ÇOCUKLA İLETİŞİM

BİR NAZLI KUŞA BENZER ÇOCUK DEDİĞİN.

 EV İSTER, EKMEK İSTER,

ÖPÜLMEK, OKŞANMAK İSTER.
Cahit KÜLEBİ


       Doğduğu günden itibaren çocuk, yaşayabilmek için anne-babanın desteğine muhtaçtır.çocuğun kendi ayakları üzerinde durabilmesi, özgüveninin gelişmesi, kendisi ve çevresiyle barışık olabilmesi, kendisini düzgün ve doğru ifade edebilmesi okulla birlikte ailenin vereceği eğitime ve iletişime bağlıdır.

       İletişim, birini dinleme ve karşılıklı konuşma sanatıdır. çocuğun hayatında ilk iletişime girdiği kişiler kendi anne babasıdır. çocuğun kişiliğinin oluşumunda anne baba modelleri çok önemlidir. çocuk, anne babasıyla özdeşim kurar, onları model alır ve taklit eder. bu süreçte çocuğun sevgi ve güvene ihtiyacı vardır. bu iki temel duygu çocuğun hayat boyu sürecek yaşamsal değerlerini ve kişilik özelliklerini belirleyecektir. anne baba ve çocuk arasında sevgi ve güven duygusunun yoğunluğu, aralarındaki iletişimle doğru orantılı olacak ve iletşim; sevgi dolu bir ilişkiyi kurup sürdürebilmek için gerekli en önemli beceri olacaktır.

        İletişimde çocuğun her söylediğini dinlemek gerekir. Bazen karıştırdığımız noktalar olabilir. Bazı anne babalar, çocuklarına güzel oyuncaklar ve kıyafetler almayı, parka götürüp oyun oynamasına izin vermeyi, ona yapması gerekenleri söyleyip işine devam etmeyi iletişim sayabiliyor. Ancak temelinde etkin bir dinleme olmayan konuşmalar, iletişim olarak adlandırılmıyor. Çocukların temel ihtiyaçlarından biri de; birinin onları dinlemesi ve dinlediklerini de hissettirmesidir. Bizle iyi bir dinleyici olalım derken sabırsızlığımıza yenilip karşımızdakinin sözünü kesebiliyoruz ya da hemen savunmaya geçebiliyoruz. Daha kötüsü bunu çocuklarımıza da yapıyoruz. Kendini ifade edemeyen çocuk da ya içine kapanıyor ya da derdini hırçınlaşarak anlatmaya çalışıyor. Bu davranışlar, ileriki yaşlarda daha büyük sorunları beraberinde getiriyor.

        Mesela gelen mesajda üzüntü, korku, telaş, kıskançlık gibi yetişkinlerin hoşlanmadığı duygular yer alıyorsa hemen inkar edilir.

-Ne varmış bunda korkacak?

-Bir oyuncağın arkasından bu kadar ağlanır mı?

-Hiç kardeş kıskanılır mı?

        O anda çocuk gerçekten korkuyordur. Korkmasa zaten korkuyorum demezdi. o anda patlayan topuna üzülüyordur, kaybolan ya da kırılan oyuncağı ile arasındaki duygusal bağ zedelenmiştir, üzülür. kardeş, kendisini bir şeyi yapmaktan alıkoyan biri olduğu için kıskanıyordur. hele küçükse ve kedisinden daha fazla ilgi gördüğünü düşünüyorsa, evde bunu istemiyorum demediğine şükretmek gerekir. 

        Demek istediğimiz, çocuk o anda ne diyorsa hissettiği için diyordur. Dikkate almak gerekir. Kabu gördüğünü, dinlendiğini hissederse rahatlayacaktır. Düşüp bir yerini incittiğinde öperiz acısı geçer ya; aynen öyle bir şey anlattığında dinlersek ve onu anladığımızı hissettirirsek rahatlayacaktır. Dinlemezsek hırçınlaşır, kabalaşır, güvensizlik duygusunu fazlasıyla yaşar ve anne babasına kızgınlığını biriktirir.

       Kısacası kabul edilmek bir vitamindir ve hepimiz olduğumuz gibi kabul edilmek isteriz.



Yazdır

Paylaş Facebook  Paylaş twitter  Paylaş google  Paylaş linkedin



  Beğen | 1  kişi beğendi